Bu yıl, Türkiye’den Avrupa’ya işçi göçünün 64. yılı anılıyor. 31 Ekim 1961’de imzalanan iş gücü anlaşmasıyla başlayan bu yolculukta, binlerce Türk işçi, başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın birçok ülkesine, birkaç yıl çalışıp geri dönme umuduyla gitti. Ancak yapılan hesapların hiçbiri tutmadı; milyonlarca Türk bir daha anavatana dönemedi.
Avrupa’nın Türkiye’den ilk işçi talebi 1950’li yıllarda geldi. Dönemin Başbakanı Adnan Menderes, kalkınma hamlesiyle ülkeyi bir şantiyeye çevirmişti ve “Bizim işçiye ihtiyacımız var” diyerek bu talepleri uzun süre reddetmişti. Ancak 27 Mayıs 1960 darbesiyle birlikte her şey değişti. Yeni yönetim, kapıları açtı; binlerce Türk, elinde küçük bir bavul, yüreğinde büyük umutlarla Avrupa yollarına düştü.
Trabzonlu Koca Yusuf (Güzeldal) 1962 yılında Almanya'ya göç etti. Uzun yıllar Almanya'nın Duisburg şehrindeki Mannesmann demir çelik fabrikasında çalıştı. Hayalindeki temelli dönüşü gerçekleştiremeden vefat etti. Cenazesi uçakla memlekete gönderildi.
Gidenlerin çoğu, birkaç yıl içinde döneceğini düşünüyordu. Oysa yıllar geçti, çocuklar doğdu, torunlar büyüdü; “misafir işçiler” artık Avrupa’nın kalıcı bir parçası oldu. Ancak o yıllarda “gurbetçiler” uzun süre yalnız ve sahipsiz bırakıldı. Dil bilmeden, kültür bilmeden, özlemin ağırlığıyla ayakta kaldılar.
Bugün Avrupa’daki Türk toplumu, hem köklerine hem yaşadıkları ülkelere sıkı sıkıya bağlı. Ancak ne yazık ki hâlâ zaman zaman ötekileştiriliyorlar. Kimi çevreler, Avrupa’dan gelen Türkleri küçümserken, onlar yıllardır hem Türkiye’ye hem Avrupa’ya emek, alın teri ve onur kazandırıyor.
64 yıl önce başlayan bu hikâye, bir göç değil, bir direniş ve aidiyet hikâyesi olarak tarihe kazındı. Hayrettin ÖZCAN / DUP Ajans
Almanya'nın Duisburg şehrindeki Hüttenheim semti camiinin çayocağında sık sık memeleket muhabbeti yapılırdı. Köye dönüş hayalleri kurulurdu... Trabzonlu iki hemşehri "hasret kaldıklarının altında" muhabbet ederken...

Yorumlar