Bir kozmetik markası için geçtiğimiz günlerde, kendisi gibi oyuncu olan Rabia Soytürk ve Gizem Karaca ile kamera karşısına Cemre Baysel, oyunculukta hızlı adımlarla zirveye yürüyor. "Sanat benim hayatımda hep vardı. Adeta boyalarla, fırçalarla, kurşun kalemlerle büyüdüm. Devam ettiğim okulumu bitirebilirsem resim öğretmeni olacağım" diyen Cemre Baysel, ikinci sezonu Blue TV'de seyirciyle buluşan "Bozkır" dizisinde Sevda karakterini canlandırıyor. Aralarında Yiğit Özşener, Altan Erkekli ve Nur Fettahoğlu gibi popüler isimleri de barındıran dizinin kariyerinde önemli bir aşama göstergesi olduğunu vurgulayan Baysel, sorularımızı siz sevgili okurlarımız için cevapladı...
Sizi biraz sizin gözünüzden tanıyalım. Söz gelimi sıradan bir günü nasıl yaşarsınız?
Günlerim herkes gibi bazen çok hareketli ve mutlu bazen sakin ya da kasvetli geçiyor. Ya arkadaşlarımla buluşur onlarla vakit geçiririm o gün; ya da evde hiçbir şey yapmadan öylece otururum. Ev merkezli yaşamayı severim. Küçük mutluluklarım benim için çok değerlidir. Evimde olduğum, ailemle beraber olduğum her anı çok seviyorum. Bir şeyler karalayabildiğimde, kendi pişirdiğim yemeği yediğimde, sokaktaki bir kediye ya da köpeğe mama verdiğimde, bir insanın yüzünü güldürdüğümde benden mutlusu yok… Bu liste saymakla bitmez ve bitmesin de zaten!.
Şöhreti erken yakalayan isimlerdensin. Eve hayaller önemlidir ama bu kadarını bekliyor muydunuz?
Her daim tekrarlarım, şükürler olsun ki ben çok şanslı biriyim. Yola çıkarken elbette herkes gibi hayallerim vardı. Yapmak, başarmak, bir fazlasına ulaşmak! Bunda değişen bir şey yok hırslarım hâlâ aynı. Ama bu başarıyı bu kadar kısa vakitte varacağını asla tahmin edemezdim.
Bu başarı size nasıl hissettiriyor?
Daha yolun daha başındayken böylesine sevilip takdir görmek muazzam. Bu his bana gelecek için kılavuzluk yapıyor. Ama gerçek başarı emekleye emekleye gelir. Aslında öyle aceleci de davranmadım pek. Olması gereken her şey vaktinde ve doğru anda oldu. Daim olsun. Yol uzun, düşüp kalkacağım çok taş, çok çukur, çok keskin virajlar var. Yolun kıymeti de buradan gelmez mi zaten. Her şey dört dörtlük olsaydı bu kadar azimli, bu kadar heyecanlı olur muydu? Sanmıyorum. O yüzden bu yolda yürürken biriktirdiklerim çok kıymetli. Bana destek olan herkes çok kıymetli benim için.
İnsanın çocukluk çağı çok önemlidir. Sizinki nasıldı?.. Zihninizde o döneme dair güzel resimler var mı?
Harika bir şehirde, İzmir'de özgürce geçti çocukluğum. Benim zamanımda da sokak kültürü en azından benim yaşadığım ortamda vardı. Mahallede top oynayarak, misket yuvarlayarak, ağaç tepelerine tırmanarak, çamurdan pasta yaparak geçti çocukluğum. En mutlu olduğum gün belki de yetenek sınavıyla öğrenci kabul eden güzel sanatlar lisesine girdiğim gündü. Gerçekten çok çalışmış ve emek vermiştim.
Özgürlük demişken... Ne ifade ediyor sizin için özgürlük?
Kafama koyduğum, inandığım her şeyi yaptım. Yapmaya da devam ediyorum. İşte bu özgürlüktür.İşime karışılmasından hoşlanmam mesela; kendi fikirlerim, kendi doğrularım var herkes gibi. Bu konuda, kimseye tek kelime ettirmem.
Oyunculuğun dışında sanatın başka dallarıyla da ilgisiniz sanırım...
Evet. Güzel Sanatlar Lisesi'nde okudum. Halen Ege Üniversitesi'nde resim öğretmenliği bölümünde okuyorum. Dolayısıyla resim hayatımda en az oyunculuk kadar yer tutuyor.
Buna dair bir planınız var mı?
Olmaz mı? Bu yoğunlukta mezun olmayı başarırsam sevdiğim sanatın eğitmenliğini yapabileceğim. Hızla akan hayatta ona da sıra gelir belki, kimbilir.
Resim hep var mıydı hayatınızda?
Boyalarla, fırçalarla, kurşun kalemlerle büyüdüm. Vazgeçebileceğim bir yerde olmadı hiç resim. O yüzden elime her kalem, kağıt geçtiğinde bir şeyler çiziyorum. Kalem, kağıt geçtiğinde diyorum çünkü gerçekten öyle, sette sahne sırasında bile bir portre çiziktiriverir, eskizler karalarım. Öte yandan dans etmeyi de çok severim.
Onun eğitimini aldınız mı?
Tabii ki. İlkokuldayken dans derslerine devam ettim. Yıllar sonra bir projede kendimi yine dans ederken buldum. Öyle bir an geldi ki, bağlandığım bir şeyi asla bırakmamam gerektiğini anladım.
Neden?
Bazı anlar vardır, bazı fırsatlar çıkar karşımıza, işte o fırsatlar bir şeylerin farkına varmamızı sağlar. Ben de tam olarak bunu yaşadım. Dans etmeyi bırakmamam gerektiğini fark ettim. Müzikte çok iddialı değilim ama istedikten sonra yapamayacağım hiçbir şey yok. Bu konuda iddialıyım işte. O yüzden bir yerlerde şarkı söylerken, keman çalarken görürseniz hiç şaşırmayın bana.
Belki biraz da yeni dizinizden, Bozkır'dan söz etmeliyiz...
Ah, evet. ‘Bozkır’ benim ilk dijital projem. Harika bir senaryoyla, harika iki yönetmenle çok iyi bir iş çektik. İlk okuduğumda “Benim bu işin içinde olmam gerekiyor” dedim. Televizyonda gördüğünüz Cemre’den çok daha farklı bir Cemre var orada.
Bir oyuncu hayata karşı nasıl tavır almalı, nasıl yaşamalı?
Bu soruyu "İnsan nasıl yaşar“ diye düzeltebiliriz belki. Bir kere insan dürüst yaşamalı. Şeffaf olmalı, ahlaklı olmalı. Yaşadığı her andan ya keyif almalı ya da ders çıkarmalı. İnsanız ve kimse mükemmel değil. Olamaz da zaten. İnsanı insan yapan da budur diye düşünüyorum.
Canlandırdığın karakterlerle empati kurar mısınız?
Ondan ziyade, her rolümde o kişiye kendimden bir şeyler katmayı çok severim. Gerekli yerde, gerekli sahnelerde Cemre’den beslendiğim çok oluyor. Tanıdık ve bilindik duygularla ilerlemem o sahnelerin daha doğal olmasını sağlıyor
Birçokları gibi sizin de gezmeyi çok sevdiğinizi biliyoruz. Sizi çok etkileyen ülke neresi oldu?
Tartışmasız Mısır. Yurt dışına ikinci çıkışımdı. İnanılmaz keyifli vakit geçirdim. Çok güzel bir arkadaş grubuyla çok güzel anlar yaşadım. Hayat ve iş yoğunluğunun yükünü orada bırakıp dönmüştüm ülkeye. O tatil benim için yeni bir nefes, arınma ve başlangıç oldu.
Oyunculuğunuzla genç yaşta birçok ödülün de sahibi oldunuz. Ödüller itici güç oldu mu sizin için?
Elbette. Dört ödülüm var. Son iki yılda bunca ödülü kazanmak insanı motive etmez mi?.. Bir şeyler başarabildiğimi görmek, insanlar tarafından takdir edilip o ödüllere layık görülmek, onlara ulaşabilmek bir sonraki hedefim için daha azimli kılıyor beni. Ödüllerimi aileme armağan ediyorum. Onların mutluluk gözyaşlarına izlemek muhteşem bir şey.
Hayal kurmayan insan çok azdır. Sizin hayalleriniz hayatıhnızda nasıl bir yer kaplıyor?
Çalışıp emek sarf etmek tabii ki çok kıymetlidir. Ama bir yerden sonra bir şeylerin zaten bizim için planlanmış olduğuna inanırım. Ne yaparsan yap yolun sonunda nasibine ulaşıyorsun. Sadece o yolu ya uzatırsın, ya zorlaştırırsın, ya güzelleştirir keyifli hale getirirsin. “Bir ömür koşarsın da, yetiştiğin sadece nasibindir” demiş Cahit Zarifoğlu. Ben bunu bilirim, buna inanırım.
Hep böyle olgun bir kişiliğe mi sahiptiniz?
Öyle biri miyim, bunu başkaları değerlendirsin. Ancak benim bildiğim şey, en kötü şeyler bile geçer, gider. Her umutsuzluğa kapıldığımda bilirim ki geçecek, aydınlık gelecek. Çok sabrettim bu zamana kadar, çok şükrettim her şeyde. Şu an mutluysam sebebi kendim olmam; kendimi bulmaya çalışmam. O yüzden artık umutsuzluğa, karamsarlığa yer yok. Başımıza gelen her şeyin sebebi biziz. Enerjimizi hep yüksek tutalım ki iyi şeyler bizi bulsun.
Yorumlar