Yayınevleri sahibi Muhammed Çiftçi


Yayınevleri sahibi Muhammed Çiftçi

Düzenlendiğinden bugüne kadar aralıksız olarak Duisburg Kitap Fuarı’nın müdavimlerinden Kaknüs ve Kızkulesi yayınevleri sahibi Muhammed Çiftçi ile yaptığımız söyleşiyi sunuyoruz.Aralarında Frankfurt kitap fuarı olmak üzere dünyada birçok fuara katılıyorsunuz. Türkiye’de ilk beşe giren bir yayıncı olarak; Kitap olarak durduğumuz yer nerededir?Türkiye, kitap üretiminde dünya sıralamasında 10. sırada, kitap ekonomisinde ise 17. sıradadır. Geçen yıl 47 850 başlık altında kitap basılmış. Yayıncılık sektörü her geçen gün hızla büyümektedir. Amaçlarımızdan bir tanesi de Avrupa’da 8 milyona yaklaşan Türkçe konuşan kitleye ulaşmaktır. Eğer onlara iyi ulaşabilirsek, onların maruz kaldığı iktisadi ve kültürel aşağılanma bakış açısını olumlu yönde değiştirebileceğimizi umuyoruz.Bir Türk yayıncı olarak Avrupa ve Amerika yayıncılığı hakkında ne söylersiniz?Sanayileşmiş toplumlarda tekelleşme vardır. Sermayenin hükümdarlığı vardır. Bütün Avrupa ülkeleri böyledir. Mesela Fransa’da 4500 adet yayıncı kuruluş vardır. İlk 50 yayıncı kitap ekonomisinin % 85’ini tutar. İlke 150 ‘ye giren yayınevleri, pastanın %95’ni götürür. Geri kalan 4350 yayınevi %5 payı bölüşür.Okur yaza rKitap en iyi dosttur diye büyüdük. Kitabın hiç mi zararı yok ? Kitap masum mudur?Masumiyet insanın kitaba yaklaşma duygusudur. Kitap soğuk bir şeydir. Kitap bireyselleştirir. Yanlızlaştırır. Toplum tarafından iyi anlaşılmazsa, hazmedilmezse kabızlık yapar. Bugün batıda kitap kurmaca birşeydir. Müşteri neyi talep ediyor? Onu kurarsınız. Amaç onu memnun etmektir. Kitap’ta artık tekstil gibi moda ürünüdür.Yayıncılık kazançlı bir iş midir?                                                                                                                                                            ABD’ de 7000 civarında yayıncı vardır. Her yıl 2000 yayıncı kapatır. Diğer yandan da 2000 yayıncı yeniden açar. Bizim sektörün bu anlamda hovardası çoktur. Bazı tipler vardır. Sermayesi yeterlidir.’’Bu iş nasıl yapılır’’ göstereceğim diyerek büyük iddialarla işe koyulurlar. Piyasanın üstünde, çevirmenlere, editörlere ödemeler yaparlar. Şık ve alımlı mekanlar tutarlar. Biz de izleriz dışarıdan. Şöyle bir bakarız. İki, üç yılı atlattığı zaman tamam. Eğer atlatamazsa, vereceği tepki şöyle olur: ‘’Lanet olsun! Bu iş yapılır mı? ’’ Yayıncılık çok boyutlu bir iştir. Dosya seçmek, onu iyi bir şekilde üretmek, medyada tanıtmak, dağıtım-pazarlama, fuarlarda olmak, kolileri sırtlamak. Yaptığımız işin yarısı entellektüelliktir diğer yarısı da ameleliktir.Nasıl bir yayınevi anlayışınız var?7 den 70 e herkese hitap eden yapımız var. Okul öncesi, edebiyat, tarih, turizm gibi daha bir çok alanda ürün çeşitliliğini oluşturmaya çalışıyoruz. Bakıldığı zaman iki tane dini metin bastınız diye ‘’dinci bir yayınevi’’, klasiklerden bastığınız zaman ‘’klasikçi yayınevi’’ denmesin istiyoruz. Biz yayıncıyız ve toplumun dönüşümünde katkı sağlayabilecek ve o topluma kazandırılabilecek herşey bizim ilgimizi çeker. Bu da kolay bir iş değildir.Okur yazarDuisburg’da kitap fuarına eleştiriler var. Ağırlıklı olarak dini ve tek taraflı diye?Bu işler arz talep meselesi. Talep olmayan bir şeyi kimse getirmez. Talep vardı da, biz mi getirmedik? Sorsunlar bir kitabı, getirelim. Kitap değişen bir şey. Taleplerin nereye kayacağı kestirilemez. İnsanlar değişiyor. Talepler değişiyor. Burası her yayınevine açık bir fuardır. Eksiğini hissettikleri yayınevlerini buraya gelmeyi yönlendirsinler. Burada kapı açık.Okumayan toplum olduk diye duyarız. Batılı çok okur biz okumayız. Nedir bu aşağılık duygusu?Bizde, ekmekte olduğu gibi kitabın üstüne basılmaz. Kitap değerlidir. Bizde sözlü edebiyat gelişmiştir. Geleneğimizde sohbet kültürü vardır. Kıssa hikayenin karşılığıdır. Hisse almak için kıssa okuruz. Bizler çevresiyle paylaşan, paylaştıkça mutlu olan farklı toplumlarız. Onun için toplumlarımızın, sosyolojik, antropolojik değerlerini çok iyi bilmemiz lazım. Görsel medyanın, radyoların, eğitim alanında iyi kullanıldığında da topluma olumlu ve verimli sonuçlar vereceği kanısındayım. Ayrıca bir toplumu yüzde yüz kitap okur pozisyonuna taşımak ‘’Batılılar çok kitap okuyorlar, gelişimlerini buna borçlular’’ demek tam doğru bir tespit olmaktan uzaktır. Avrupa’daki yayıncı kurumlardan aldığımız bilgilere göre, Avrupa’da çoğunlukla beyaz diziler, vampir kitapları, popüler romanlar okunuyor. Yüksek tüketim bunların üzerine kurulmuş. Avrupa’da, çok seslilik falan filan masalın ta kendisidir. Sorunları, herkesi okur yazar yaparak çözemiyorsunuz. Okur yazar cahillik çağımızın hastalığıdır. Burada hedeflenen: Manupüle edilen, düşünce yetisi olmayan birilerinin arkasına takılan, sürü haline getirilen okur yazarlar cahiller midir? Bugün Rusya’da eğitim düzeyi % 99,9 düzeyinde, üniversite seviyesi çok yüksek bir toplum, yıkılmayı ve dağılmayı engelleyemedi. Sonunda Yunus’un sözlerine geliyoruz. ‘’İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen, ya nice okumaktır?’’ Fikret YOLA / DuisburgOkur yazar2

Yorumlar

Yorum Gönder