Modern İşkence ve AB sınırları


Almanya'da ödediğimiz TV vergileriyle ekranlarda duyduğumuz "Türkiye saçmalıklarına"mı değinsem yoksa, işi gücü bırakıp Türkiye'deki siyaseti sürekli burada alevlendiren Yeşiller Eş Başkanı Cem Özdemir'in Erdoğan "takıntısına" mı?

Her iki konu hakkında da uzun uzun yazmak gerek. Şimdilik kısa konuya değinelim.

Bir izin sezonunu daha aynı zorluklarla geride bıraktık.

Almanya'dan Türkiye'ye kara yoluyla gitmek hayli zor... Son yıllarda dönüş yolculuğu daha da zorlaştı. Her sene yollarda sıkıntıların azalmış olabileceği düşünülerek yola çıkılsa da; yine hüsran, yine hüsran!

"Kara yolu artık düzeldi, bu tatilde Anavatan'a zahmet çekmeden gidip-geliriz" derken bir de Avrupa Birliği ( AB ) sınır kapılarında çekilen çile ortaya çıktı. AB sınır geçişlerindeki bekle(t)me "modern işkence" tarzında bir şey...

AB sınırından Türkiye'ye giriş yapacaksın, gümrükler tıkalı. Çıkış zor.

Türkiye'den çıkış yapacaksın, AB sınırında sıkı kontrolden dolayı bekletiliyorsun. Çıkış yine zor.

Her ne hikmetse; yıllardan beri Yunanistan ve Bulgaristan gümrüklerinde Avrupalı Türkler'e yapılan "modern işkence" bir türlü bitmiyor.

Alıştım. Her yıl sınırda sorarım, "Gomşi neden bu kadar bekletiliyoruz?" diye.

Cevap son yıllarda hep aynı: "Bilgisayarlar çöktü".

Yaşamayan bil(e)mez...

AB sınırında gümrüklerdeki 20 saate varan bekleme süresinden, "modern işkenceden" bahsedeyim.

Yunanistan'dan ve Bulgaristan'dan Türkiye'ye geçişte "modern işkence" esnasında tuvalete gitme şansınız yok. Hanımlar ve çocuklar en fazla sıkıntıyı çekenler... 30 derecenin üzerinde sıcakta arabası bozulanlar, yolda hastalananlar... Neler, neler...

AB sınırı demektense çile sınırı demek daha uygun düşer.

Hadi onlar elin adamı diyelim... Garezleri var yapmıyorlar. Çektirmekten zevk alıyorlar diyelim...

Bizim Edirne Belediyesi'nin duyarsızlığına ne demeli?

Onyıllardan beri Avrupalı Türkler Edirne'den geçer. Edirne'ye dünyanın parasını bırakır, belediyeyi ve esnafı kalkındırır. Onlarca saat o sıcakta, kuyrukta AB'lilerce bekletilenlere neden seyyar sosyal hizmet sun(a)maz? Edirne Belediyesi neden Avrupalı Türkler'in ihtiyacı için hiç bir çaba sarfetmez? Binlerce insan tuvalet ihtiyacını nerede gidersin? Neden bu insanlar o "modern işkence" boyunca çöplerini sokaklara atmak zorunda bırakılıyor? 15 kilometre kuruk sonunda küçücük çöp bidonuyla mı yetinsinler?

Bir de basındaki üst düzey gazeteciler TV ve gazetelerde "Gurbetçiler" ile dalga geçiyorlar. Fotoğrafta gördüğünüz gazete küpürü POSTA Gazetesi'nden. Haber müdürü "edepli" birisi olsa, "Gurbetçiler" diye dalga geçerek aşağıladığı insanların yerine birazcık kendini koyar, 20 saate yakın sıcağın altında bekletilirken ne sıkıntıların çekildiğini anlardı. Yunanistan'a girişte 3 km kuyrukta 11 saat beklemenin ne demek olduğunu da anlardı.

"Edep noksanı" gazeteci yayınladığı haberle Avrupalı Türkler'i ötekileştirip, aklı sıra küçümsüyor.

Elin attığı taş acıtmıyor, dost zannetiğimin attığı gül hep beni yaralıyor.

 

 

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder