Eski Başkan Niyazi Şahin'le Söyleşi


Eski Başkan Niyazi Şahin'le Söyleşi

Duisburg’ta uzun yıllardan beri yaşayan, aynı zamanda yerel politikanın duayeni, emekli öğretmen, Yabancılar Meclisi eski Başkanı Niyazi Şahin ile Göçmenlik ve Sosyal Demokrasi üzerine yaptığımız söyleşiyi sunuyoruz.Göçmenlik ve Sosyal Demokrasi’nin günümüzde yaşadığımız toplumda ilişkisi nedir?Göçmenlerin siyasette yer almasına yönelik ilk ciddi çalışmalar sayın Johannes Rau ve Hans Schleusser döneminde başlatıldı. Bende o dönem SPD Duisburg Parti kurultayı tarafından Eyalet Danışma Kurulu üyeliğine adaygösteridim . ilk yabancı olarak Eyalet Parti Kurultayınca seçildim.. O yıllarda Türkiye ve Almanya farklı idi. Göçmenler eşitlik istiyorlardı. Toplumda varlıklarını eşit olarak yaşamak arzularıydı. Dolayısıyla kendilerine yakın buldukları SPD’ye çok sıcak bir sempati duyuyorlardı.. O arada da Türkiye’de de Ecevit rüzgarı esiyordu. O günden bugüne kadar özellikle Türkiye’de ‘’Sosyal Demokrat’’ algıda yanlışlıkar var. Burada hata halkta değil bizzat Sosyal Demokrat örgütlenmenin sorunu olarak karşımıza çıkıyor. Halka inilmede zorluk yaşanıyor. Herşey iki dudak arasında olunca, İstanbul’daki bir milletvekili adayı gidip Ardahan’dan milletvekili seçilebiliyor. Bunu da Halk yukarıdan bunu seç diye gönderileni ya seçiyor ya da seçmiyor. Ama biliyor ki bu onun adayı değil. Böyle uygulamalar Avrupa’da yok. Adaylar Avrupa’da bulunduğunuz yerde çalışmanıza, siyasal gücünüze ve emeğinize göre belirleniyor. Tabii ki siyasetin olduğu her yerde de bir takım yanlışlıklar olacaktır. Ama bunlar burada asgari düzeyde kalmaktadır. Öneri ve belirleyen örgütün kendisi olması gerekiyor. Bunun yaşama geçebilmesi için ülkemizde Sosyal Demokrasi'nin kurumlaşan bir örgüt anlayışına kavuşturulması gerekiyor. Bence CHP si tüm gücünü kurumsallaşan bir örgüt yapısına yoğunlaştırmasıdır. Böylesine bir yapı ile halkla bütünleşerek kitselleşmenin önünü açabilir kanısındayim.Peki, bizdeki Sosyal Demokratik anlayış neden gelişemiyor? Buradaki Sosyal Demokrat Parti ve sivil örgütlerle sürekli iletişimde olmalarına rağmen, ortaya başka bir tablo çıkıyor. İyiye gitmesi bizlerin anlaması gereken Sosyal Demokratik anlayış Türkiye’de olsun Avrupa’da olsun, bir şeyler üretmeden sokak kabadayılığı , slogancı yaklaşım ve küfürbaz olabiliyor. Neden?Aslında dünyanın her yerinde göçmenler ilerici politikaları savunmuşlardır. Bulundukları toplumun çağdaşlaşması için çaba sarfederler. Eğitimde, ekonomide buna benzer değerleri ortaya koyarak toplumda başarılı birey olmak isterler. Bu düzeyde yaptıkları çalışma ve kazandıkları yenileşmelerle eşit olma başarısını elde edeceklerdir.. Bu bana ait bir saptama değil, bilim adamlarının yazıp söyledikleridir. Amerika’daki göçmenlere 10 yıl sonra sistemde yerlerini alabilecek olanaklar sunulmaktadır. Bireyler sonra da ‘’Amerikalıyım’’ diyebilmektedirler. Göçmenlerden bir bakıyorsunuz,  başkan çıkabiliyor. Almanyada ki sivil toplum olarak çalışma yapan göçmenler, yanında belli bir üye sayısını alan yöneticillerimiz kendilerini devlet görüyor. İnanca dayalı örgütleşme ile daha da içlerine kapanıyorlar toplum.. Kendilerini toplumsal gelişmelerden soyutlandırıyor. Göçmenler geldiği değerlerle, bulundukları ülkedeki değerlerin sentezini yakalayarak başarıyı yakalayabilirler. Göçmenlerin yazgısı ortak. Eğer Anadolu’dan gelmişseniz, Türkiye’den gelmişseniz birbirimizden ayrılmaz ortak yanlarımız vardır. Anadolu ortak kültürü. Sizin çelişkilerinizin şansı yok. Aydınlar ve akademisyenler işin uzağında kalıyor. Daha çok Demokrasi ‘’Forum für Mehr Demokratie’’gibi birleştirici platformunun altında, diğer farklı örgütlerin bir çatı altında buluşarak, eşgüdüm içerisinde güçlü ve gelişime açık, değerlerimizi koruyan bir yapıya ulaşmamız için çaba sarf etmemiz gerekiyor. Herkes kendi inancını kendi kurumunda özgürce yapmalı. Ama insan olarak ta yaşadığımız toplumda görevleri olduğunu unutmamalı. Gelecek kuşaklara barışçı ve iyi bir gelecek bırakmak gibi bir sorumlulğumuz var düşüncesindeyim. Duisburg’ta Merkez Cami’sinin yapımında benim de katkım var. Doğru bir iş yaptığımı inanıyorum. Onur duyduğum bir projedir. O zaman ki Belediye Başkanı bayan Baerbel Zieling ve Vali Jürgen Brand ikilisi büyük destek verdiler. Sağolsunlar. Avrupa Sosyal Fon’undan o zaman için 3,5 Milyon Euro ödenek çıkartılmıştı. Benim bürom yoktu. Ama evimin kapısı sorunu olanlara açıktı. Sosyal Danışma Merkezi gibi çalışıyordu. Siz insanlara ulaşırsanız, bir şeyler sunarsanız, bırakmaz onlar sizleri. Örneğin, geçenlerde camide ‘’açık kapı’’ vardı. Eşimi aldım gittim. Bizi görenler koştu kucakladı. Sarmaş dolaş olduk. Benim anamın babamın alevi olması, sizinkinin sunni olması ayıracak mı bizi bizlerden? Böyle bir ayrışma olablir mi? Yobaz, gerici gibi suçlamalarla hiç bir yere varılmaz. Alevilik inancında da barış ve nezaket hakimdir. Kaba ve nefret gibi söylemlere yer yoktur. Alevilerinde kaynaşıma, barışa ,dostluğa katkı sunabilecek bir inanç merkezinin kazanılması konusunda çalışmalarımızı arkadaşlarımızla sürdürüyoruz. Bu demokratik   çağdaş toplumda inancın yaşaması, kurumlaşması insanlık hakkıdır. Demokrasilerde başkalarını eleştirmek doğaldır. Kişisel saldırıları demokratik bulmuyorum. Belli bir çerçevesi olmalıdır. Yani bireysel konuma saldırarak, sıfırlayarak değil ; programları, icraatları eleştirmek gerekir. Çatışmanın öne çıkarıldığı, eleştirilerde ötekileştirme ve kutuplaştırmaya destek verir, toplusal barışı yok eder, bu denli yöntemler, demokrasiyı değil, tersine dikta yönetimlerine çağrı düşüncesini egemenleştirir. Bunda toplumsal barışın, çağdaşlaşma projesinin çok büyük zararlar göreçeği ve ve toplumu çok çözümsüz sorunlarla karşı karşıya bırakacağı kaçınılmaz olacaktır. Fikret YOLA / DUİSBURG 

Yorumlar

Yorum Gönder