MASUMLAR APARTMANI'NIN SAFİYE'Sİ EZGİ MOLA


MASUMLAR APARTMANI'NIN SAFİYE'Sİ EZGİ MOLA

TRT'nin son dönemlerde en çok sükse yapan dizilerinden Masumlar Apartmanı, yazar Gülseren Budayıcıoğlu'nun "Madalyonun içi' adlı kitabından uyarlandı. Bu kitabın, yazarının uzun yıllar psikiyatri alanında yaşadığı tecrübeleri yansıttığını göz önünde bulunursak seyircinin sevgilisi haline gelen Masumlar Apartmanı için "Gerçek olayların ışığında beyaz cama uyarlanmış" ifadesini rahatlıkla kullanabiliriz. Ancak bu dizinin başarısında Safiye rolünü canlandıran Ezgi Mola'nın katkısı gerçekten müthiş. Şöhretini komedi filmlerindeki başarısına borçlu ise de Masumlar Apartmanı'ndaki obsessif kompülsif bir kişiliği yansıtmadaki başarısı Ezgi Mola'nın oyunculuğunu bir üst seviyeye taşıdı. Masumlar Apartmanı'nın Safiye'si, sorularımızı sizler için cevapladı...

Geçmişteki başarınızı baz alırsak, hayranlarınızı çok farklı bir yapımla ve bambaşka bir karakterle şaşırttınız. Böylesine katı bir kararı alırken zorlanmadınız mı?

Size sadece şunu söyleyebilirim... Bu dizinin hemen öncesinde ‘çoğu yapımcı için ben, komedi oyuncusuydum. Bir dizide ya da filmde dram oynamamın, proje için risk olduğunu da bana bizzat kendileri söylemişti. Herkes için zorluklar taşıyordu bu karar. Ama cevabı dizi ve Safiye verdi sanırım.

Bu ezber bozan Safiye rolünü nasıl tarif edersiniz?

Masumlar apartmanı, yayınlandığı andan itibaren müthiş bir bir ilgiyle karşılandı. Bu, dizideki herkes gibi beni de mutlu etti elbette. “İyi ki bunca yıl direnip içtenlikle inanmadan herhangi bir şeye ‘evet’ dememişim” diye Safiye’yi okuyunca şükrettim. Hayatımın rolü demek istemiyorum. Hep daha heyecan verici yerlere gitme hevesinde olduğumdan beklenti hep daha da yukarı çıkar kafamda; dolayısıyla beğenme eşiğim hep çok yukarlardadır. Ama öte yandan bir iş yaparken de o iş benim hayatımın rolü, en iyisi, en heyecan vereni de olur… Safiye şu anda hayatımın rolü, çok seviyorum onu çok!

Rol seçimindeki titizliğiniz herkesin malumu... Peki böylesine farklı bir yapım ve rolü kabul ederken neleri düşündünüz?

En ihtiyacım olan dönemlerde bile sevmediğim bir rol teklifini kabul etmedim. Biraz da şanslıydım belki de ama hep çok seçiciydim. Biliyorsunuz ki zaten herkese rehber olan bir kitabı var, üstelik o kitaptaki her bir öykü yaşanmış… Başlı başına okuyanı meraklandıran, heyecanlandıran ve etkileyen yönleri var. Teklif geldiğinde iki bölüm verildi okumam için ve ‘üçüncü bölümü nasıl okurum?’ diye hop oturup hop kalktım.

Böylesine değişik bir rol için de alışılmışın dışında bir hazırlık geçirmiş olmalısınız...

Her şeyden önce diziye ilham veren kitabın yazarı Gülseren Budayıcıoğlu'ndan çok büyük destek gördüm. Hocamızla farklı şehirlerde yaşadığımız için online görüşmeler yaptık. Ben önce kendisinden obsessif kompülsif rahatsızlığı olan kişilerin özellikleri üzerine, hocanın gözlemleri ve yorumlarıyla kendime notlar alıp bazı notların da üstünü çizdim. Ayrıca davranış bozukluklarını temel alan kitaplar okudum ve bu türde referans olabilecek bazı filmleri izledim.

Safiye'yi takıntılarıyla tanıdık. Hepimizde irili ufaklı takıntılarımızla boğuşuyoruz. Peki Ezgi Mola'nın takıntılarıyla arası nasıldır?

Hemen söyleyebileceğim şey, mükemmelliyetçilik benim en görünen takıntımdır. Gerçi Safiye’nin takıntısı sanki sevgi açlığı ve takdir edilme arzusu. Bunların da temelinde ‘değersizleştirilme’ var bence. Herhangi bir konuda bir şeyi takıntı haline getirmekten imtina ettiğimden; bu mükemmeli arama halini kendimde fark ettiğim an, hemen uzaklaşmaya, biraz olsun her şeyi akışına bırakmaya çalışıyorum.

Takıntılar yada başka manevi sıkıntılar... Siz sıkıntılarınızı atlatmaya çabalarken nelerden destek alıyorsunuz?

Zaten işimi ve sanatı bu yüzden çok seviyorum ya!.. Okuduğunuz iyi bir kitap, bir müzik, bir resim size bir anda ayna olabiliyor… Bir şeyleri sorgulamanıza, üzülmenize ya da sevinmenize, aslında her şeyiyle size yaşadığınızı hatırlatan ve kötü hissettirirken bile sorgulamanızı sağlayan bir şey oluyor.

Bu bağlamda Masumlar Apartmanı toplum olarak hislerimize tercüman oldu diyebilir miyiz?

Elbette!. İçimizdeki karanlıkları da güzellikleri de daha iyi ifade edebilme konusunda efektif bir rol östlendiğini düşünüyorum ben de dizinin.

Ancak yıllar boyurnca sizi hep güleryüzlü ve neşe saçan biri olarak gördük. Bu ruh hali zamanla bir görev haline getirildi mi çevreniz tarafından?

İnsan ister istemez yoruluyor bazen eme benim tercihimdi böyle olmak. Çünkü ‘beklenti öyle, ayıp olur’ diye diye kendim alıştırıp sonra bundan da kendim yorulup sonra da başkalarını şikayet etmek kolay. Canın o anda o şeyi öyle yapmak istemediğinde ‘teşekkür ederim, istemiyorum’ demek zor. Kolaysa onu de, rahatla… İşte ben ne zaman ki bunu diyebildim, rahatladım. Sitem eden, ağırlık yapan, beni anlamadığını düşündüğüm kişileri de hayatımdan uzak tutuyorum zaten.

Hayata olumlu bakabilmek büyük bir meziyet. Ancak bu bakışın beslendiği durumlar olmalı, bir sebebi ve belli düşünce temeli!

Her şeyden önce kendi varoluşum… Her gün şaşırıyordum. Saatlerce ellerime bakıp ‘ben varım, inanamıyorum yaşıyorum, parmaklarım oynuyor, ağaçlar büyüyor, yaprakları rüzgarda uçuyor…’ diye diye şaşırıp kalıyordum. Hem kendi varlığıma hem de her şeyin bu kadar nizami var olmuş olmasına!

Sadece kendinize değil tüm canlılara bakışınızın iyimser olduğunu biliyoruz. Bu bakış açınızın nedenlerine dair bize ne söylersiniz?

Hayatta her canlının yaşam hakkı olduğunu düşünüyorum, gittikçe cahilleşen ve gaddarlaşan insanların şiddet meyillerinin acısını hayvanlardan çıkarması, göz yumulur bir şey değil. Buna göz yummuyor olmak da beni daha iyi bir insan yapmıyor. Zaten yapmam gereken bir şey olduğu için yapıyorum. Sevilmek, örnek gösterilmek, hayalini kurduğum bir şeyleri gerçekleştiriyor olmak, ekstra bir gurur sebebi olmuyor benim için. Güzel enerjilere seviniyorum sadece! Eksik olmasınlar, sevgi çok güzel bir şey ya!

YouTube'daki videolarınız büyük ilgi görüyor. Onca işin arasında buna nasıl vakit ayırabiliyorsunuz?

Beni yormadığı, aksine dinlendirdiği ve eğlendirdiği için yapıyorum. İyi ki de yaptım, yapıyorum; çünkü sevdiğim arkadaşlarımla arabada gezip sohbet edip eğleniyoruz.

Instagram'da milyonlarca takipçiniz var. zaman zaman üzülüp sıkıldığınız oluyor mu bir ucu sonsuzluğa açılan bu mecrada?

Aslında pek değil, çünkü başından beri çok dikkatliydim. Daima neyi ne kadar göstermek istediğimin farkında olarak paylaşım yaptım. Ama yazdığınızı okuyup anlamayanların olduğu da bir gerçek.

Kendinizle ilgili misiniz, ruh hallerinizi ölçüp biçer misiniz sürekli? Mesela mutlu olup olmadığınızı, nedenlerini irdeler misiniz?

Tabii ki!.. Günlük kontrollerimi yapar, kendime iyi kötü her şeyi hatırlatmaya çalışırım. Mutlu olmak göreceli bir şey, zaman zaman şikayet ediyoruz, vıdı vıdı konuşup bizi anlamadıklarını söylüyoruz. Koşturuyoruz, uğraşıyoruz, gülüyoruz, ağlıyoruz ama ben kendime hep şunu söylüyorum: Sağlığın yerinde, sevdiklerin yanında, çalışmayı seviyorsun, gücün var bir engel çıktığında mücadele etmek için… Bu çok kıymetli. Teşekkür ediyorum bunlara sahip olduğum için.

Alice Müzikali, ardından Masumlar Apartmanı; çok izlenen bir YouTube kanalı… Bundan sonrası için planlarınız nelerdir?

Aslında net bir şey yok alma elimde bir senaryo var. Başrolünde sanırım oynamayı en çok isteyeceğim oyunculardan biri varmış. Gerisi sürpriz kalsın!

 

 

Yorumlar

Yorum Gönder