HARİKALAR DİYARINDA


HARİKALAR DİYARINDA

Daha 18'nde bile değildi ama o kendini Kartal Tibet'in yönettiği Karate Can dizisinde 13 bölümde yer alarak şöhret merdivenlerine büyük bir adım attı. Tiyatro eğitimi alırken Çürük Elma oyunuyla ilk tiyatro deneyimini yaşadı. Şu sıralar, beyazcamda ve sinemada boy gösteren birçok ünlü oyuncu gibi o da BKM Atölye istasyonuna uğradı. Yıllardan 2005'ti ve saf bir kuaförü canlandırdığı Hınsız Polis dizisindeki rolüyle göz doldurdu. Bir yıl sonra hayatı bir başka Yeşilçam deviyle çakıştı ve Türkan Şoray'ın rol aldığı Hayatımın Kadınısın filmindeki performansıyla mesleğindeki yerini pekiştirdi.

Birçok dizinin yanı sıra, aralarında Kocan Kadar Konuş, Patron Mutlu Son İstiyor, Sen Aydınlatırsın Geceyi, Celal ile Ceren, Dedemin İnsanları, Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi, Veda, Organize İşler'in de olduğu önemli  sinema yapımlarında yer aldı.
Yer aldığı Organize İşler 2: Sazan Sarmalı'ndaki oyunculuğuyla göz doldurdu. Sempatisi, oyunculuğu ve güzelliği ile kendine has bir hayran kitlesi oluşturan Ezgi Mola, son yer aldığı filmi Organize İşler 2: Sazan Sarmalı filminin gişe başarısından sonra, Alice müzikali ile kendinden bahsettirmeyi başardı. Mola ile, son iki başarılı projesine dair söyleştik.

Her an olumlu, kendinizle barışık ve komiksiniz. Hayatta hiç pişmanlığınız, içinizi yiyen bir yanlışınız yok mu?

Gerçekten de yok. Şöyle düşünüyorum da hayatta pişmanlık duyacak hiçbi şey yapmamışım. Bazen şanslıymışım evet... Gün gelmiş, hayat beni bir şeye zorlamış, bazen hatalar yapmışım ama bunların  hiçbiri beni pişman etmemiş.

Organize İşler 2 ile birlikte Alice müzikaliyle hayranlarınızı selamladınız. Böyle bir yoğun tempoda, neler hissediyorsunuz?

Hayatım boyunca işimi sevdim. Hala da aşkla bağlıyım mesleğime. Zaten işini aşkla yapmayan birinin başarılı olması imkansızdır. Ve işini seven biri olarak bana heyecan veren her oyun, yeni bir dünyaya açılan kapı gibi.

İsterseniz bize son filminizdeki rolünüzden bahsedin, Lerzandan...

Lerzan Berrak, Asım Noyan’ın çetesinde çocuk yaştan beri olan, çok küçük yaşta çok sert bir dünyayla tanışmış, şen şakrak görünse de her türlü duruma hazır, fıkır fıkır bir kadın. Ama öte yandan, aileye, birlikteliğe hayata inanan, hayatında özlemini çektiği değerlere sıkı sıkıya bağlı bir kadın.

Peki Alice'in harikalar diyarına nasıl dahil oldunuz?

Önce Enis Arıkan'a söyledim. Çünkü ikimizi birden çağırmışlardı. Enis beni her zaman ki gibi yeterince dinlemeyip kabul etmedi. Benim de paralelde görüştüğüm bir proje daha vardı. Ben de onunla çok vakit geçireceğim için rol teklifini geri çevirdim. Sonra Enis, ‘Ben bu işi nasıl anlamamışım, kabul ettim’ dedi. Bir anda kendimizi provalarda bulduk, ben de diğer işten bir süre daha müsaade isteyerek bu işin içinde buldum kendimi.

Ya Alice Harikalar Diyarı... müzikalin kısaltılmış adıyla 'Alice' hakkında neler söylersiniz?

Lewis Carroll'un yazdığı kuşaklar boyunca  özellikle küçük okurlar tarafından hayranlıkla okunmuş bir eser. Tam 174 dile çevrilmiş. Sayısız kez,  sinemada ve tiyatroda yorumlanmış. Bizim'alice'miz ise Serdar Biliş’in yönetmenliği, Beyhan Murphy’nin koreografisi ile çağdaş bir müzikal uyarlama olarak İstanbullu seyircilerin karşısına çıktı.

Alice'de bir kraliçeyi oynuyorsunuz. Öfkeli, etrafına ceza yağdıran zorlu bir karakter. Sizi de zorladı mı kraliçe?

Kendimi oynamak gibi bir arzum olmadığı için herhangi bir zorluk çekmedim. Hayal kuruyorsunuz ve deniyorsunuz, sonra yönetmeninizle, diğer arkadaşlarınızla, dekor, kostüm, ışık gibi destekleyicilerle bir renk bulmaya başlıyorsunuz.

Peki müzikal oyunculuğu nasıl bir deneyim. Neler keşfettiniz oyunculuğa dair?

Sahne üzerinde yapılan şeyleri türlerine göre farklı görmüyorum. Oyunculuk her platformda aynı beceriyi ve eforu gerektirir. Şarkı söylüyor olmanın dışında yine oyunculuk yapıyorum.

Hiç oyuncu olmak dışında bir özleminiz oldu mu?

Oldu elbette. Birçok şey olmak istemişimdir ama dünya bilimine katkı sağlayan bir araştırmacı olmayı çok isterdim.

Oyuncu her rolü oynar mı? Siz de her projede 'nihayetinde iştir' deyip yer alır mısınız?

Yerimi sağlamlaştırmak için değil içime sindiği için evet dediğim işler var. İçinde bulunduğum bütün işler yapmak istediğim için yaptığım, mecburiyetten değil. Kaygılarım; istediğim işlerin azalması, yazar, yönetmen, yapımcı ve yaratıcı ekiplerin hayallerini kaybedip mecbur kaldıkları için kendilerini tekrar etmesi olabilir. Yenilikçi, cesur işleri kendim içinde olmasam bile görmek isterim. Ben ölene kadar bu işi yapacağımı çok iyi biliyorum. Ama sevdiğim proje yok deyip uzaklaşmak istemem, tek kaygım bu olabilir.

Mesleğinize dair hayallerinizin sonu var mı?

20 yıldır bu işi profesyonel olarak yapıyorum ve ne mutlu bana ki hep beni daha yukarı götürecek işler yapmaya, yerimde saymamaya, kendimi tekrar etmemeye gayret gösterdim. Türkiye’de Alice gibi bir proje şimdiye kadar yapılmadı. Böyle kaliteli ve büyük işler yapınca sizin de kurduğunuz hayaller doğru orantılı olarak büyüyor.

Söz konusu iş olunca kendinize eleştirel baktığınız zamanlar oluyor mu?

Sanırım kendimi izlerken çok objektif olamıyorum... Belki de yapmak istediğim, hazırlanırken kafamda kurmaya çalıştığım şeyi en iyi ben bildiğimden hep bir yetememe, eksik kalma hali gözüme batıyor. Ama dediğim gibi bu ancak benim hissedebildiğim, gördüğüm bir şey. Her zaman da olacak böyle şeyler, biliyorum.

Yorumlar

Yorum Gönder