"Ben de göçmenim"


Şöhret merdivenlerinin ilk basamağına şarkıcı olarak adımını atsa da ardından televizyon ve sinemada bu şöhreti pekiştiren Gözde Mukavelat, son olarak "İstanbul Muhafızları: Ab-ı Hayat Çeşmesi" adlı rol aldı.

bipolar eğilimli bir karakteri canlandırdı.

Animasyon ögelerinin de ağır bastığı filmde Burcu adlı bipolar eğilimle Burcu adlı karakteri oynamanının kendisi için ilginç bir deneyim olduğunu söyleyen Gözde Mukavelat, kariyerine 'şarkıcı' olarak başlamanın nedenini şöyle anlattı:

"2.5 oktavlık sesi var. Çocukken en büyük hayalimdi şarkıcılık. Ve o zamanlar gözlerimi kapar kendimi Eurovision sahnesinde Türkiye'yi temsil ederken hayal ederdim" dedi.

"Kariyer ve gelecek peşinde koşarker insanın başına acı sürprizler de geliyor. Hayat böyle. Üniversite sınavına girdiği gün babamı kaybettim. Bunun üzerine İzmir'de kalmadım ve İstanbul'a geldim" diyen Gözde Mukavelat'a hem hayatına dair, hem de 'İstanbul Muhafızları: Ab-ı Hayat Çeşmesi'ne dair sorular yönelttik.

İstanbul Muhafızları Ab-ı Hayat Çeşmesi'nde neredeyse boşluğa oynadınız. Nasıl bir duygu hiçliğe oynamak?

Bir kere çok zor bir şey! Ancak daha da zor olan bir kısmı var. Birkaç kişinin aynı anda boşluğa oynaması... Olmayan ve hareket halindeki bir şeye birkaç kişinin aynı anda tepkiler verip senkron tutturabilmesi!

Filmdeki Burcu yaşlanmaktan korkuyordu. Siz de korkuyor musunuz yaşlılıktan. Neler yapıyorsunuz geç yaşlanmak için?

Selanik göçmeni İzmirli'yim. Otlarla beslendiğimiz için havası ve suyundan da sanırım cildimiz sorunsuz, pürüzsüz ve güzel. Fakat cildin ilk şartı bol su tüketmek elastikiyeti sağlamak için nemlendirmektir. Onun dışında spor ve beslenme önemli. Şeker hayatım da yok. Tuz çok az. Bir de kahve ve balla yüzüme 15 günde bir peeling yapıyorum. Bebek gibi oluyor.

Kariyerinize bir hayli erken yaşlarda başladınız, değil mi?

Evet, okul zamanımda sosyal yeteneklerim çok kuvvetliydi. Uzun süre baleyle uğraştım ve TRTÇocuk Korosu'nda yer aldım. Bir yandan da çocuk mankenlik yapıyordum. İlk reklam filmimi 14 yaşındayken çektim.

Oyunculuk müziğe engel oldu o vakit...

Çocuk korosundan sonra gençlik korosuna geçtim. Sonra hocalarım beni radyo sınavlarına sokmak istediler ama benim hayalim başkaydı; konservatuvar sınavlarına girip iyi bir müzisyen olarak Eurovision'da ülkemi temsil etmek istiyordum. Bu niyetle İstanbul'a geldim.

Bu şehir değiştirme, müziğin aleyhine mi sonuçlandı?

Evet, anne ve babam ayrıydı ve öyle büyüdüm. Tam hayatın ne olduğunu anlıyordum ki babam rahatsızlandı. Üniversite sınavına gireceğim gün de kaybettim onu. Hayatın cilvesi, o gün aynı zamanda Babalar Günü'ydü. Babamı kaybedince İzmir'e karşı içimde bir fobi oluştu. İstanbul'a geldiğimde bir an önce hayata atılıp kendimi toparlamak istedim. Müzik benim hayatımdı ama içimde bir ukde olarak kaldı.

Hiç mi yol alamadınız müzikte?

Olur mu hiç?.. 2.5 oktav sesim vardı, Özcan Deniz ve Hülya Avşar'a vokalistlik yaptım. Sonrasında da Barış Engürlü ile beraber sözleri bana ait olan 'İz' isminde bir parça yaptık. İstediğim şeyi sonuna kadar götüremedim. Bunun nedeni de tembellik değil, imkansızlıktan. Sonra klip yönetmeni Deniz Akel ile karşılaştım. Bana "Senin çok sinematografik bir yüzün var, muhakkak ekran önünde olmalısın" demişti. Bunun üzerine yoluma oyunculukla devam ettim.

Sanırım artık tek yol bu!..

Evet, Allah benim yolumu açtı ve mesleğim oldu. Ama yine de buradan para kazanıp müzik yapmayı yine istiyorum. Çünkü single'ım çıktığı zaman, kaliteli müzik yapmak için paraya ihtiyaç olduğunu gördüm. Çocukken, sırf akustiği iyi diye merdaneli çamaşır makinesine kafamı sokup şarkı söylüyordum.

Şöhretler dünyasında olmak sizi korkutuyor mu?

Hayır, çünkü doğal yaşayan biriyim ben. Evden işe, işten eve giden bir insanım ve kariyerim boyunca hiç entrika kovalamadım. Aşksa aşk, hayatım boyunca sadece konu olsun diye sevmeden kimseyle olmadım.

Ya peki aile?

Benim aile kurabilecek birine güvenim kalmadı ki. Belki çocuk için evlenilebilir ama onu da pek istediğimi söyleyemem. Çünkü sürekli yanında olmam gerekecek.

Hiç mi istemiyorsunuz anne olmak...

Onu demek istemedim. Anne olursam, kendi konforumu değil, çocuğumunkini düşünürüm. Her dakika elimin çocuğumun üzerinde olmasını isterim. Dünya artık çok karışık. O yüzden pimpirikli bir anne olurum. Hem iş yapıp hem çocuk büyütmenin kolay olmadığını düşünüyorum. 33 yaşındayım, annemle yaşıyorum ve sorumluluklarım var.

Gelelim 'İstanbul Muhafızları'na. Bize ona dair ne söylersiniz?

Türkiye'nin yarı animasyonlu ikinci filmi oldu. Çocuklara yönelik zannediliyor ama öyle değil. Çünkü herkesin izleyebileceği bir film çektik. Bir aksilik olmazsa Ekim ayının sonunda da Cannes'a gidecek.

Sizin için "Artık küçük paralara oynamayacak" diye haberler çıktı. Bunlar doğru mu?

Evet doğru ama yüksek ücret isteme sebebim şuydu: Setteki insani çalışma şartları bize göre değildi. Dış çekimler için karavan, kahvaltı ve ulaşım gibi şeyler gerekiyordu. Tabii bu benim için değil, tüm ekip içindi. "Bu sette seneye de huzurlu çalışabilmemiz için ben bu parayla setin gerekliliklerini karşılayacağım" dedim. O parayı kendim yemek için istemedim, Robin Hood'luk yapmaya çalıştım.

Yorumlar

Yorum Gönder